Sevmek ve sevilmek üzerine…

Günümüz… Yaşadığımız zor zamanlar. İnsan böyle düşününce sanki geçmişte herşey alabildiğine düzenliydi de şimdi bozuldu diye düşünüyor. Sanmam. Belkide öyleydi, yaşamadım o zamanlara. Ancak ben sizlere yaşadığım şimdiyi anlatmak istiyorum. İlişkiler; kadın erkek ilişkileri.

Ve yine günümüzün vebası; pazarlama. Öyle bir dünyamız var ki tamamen pazarlama üzerine kurulu. Yani alımla alakalı bir seçicilik pek de mevcut değil. Hep satmakla ilgili şeyler. Makyaj malzemeleri. Popüler kültürün, farklı görünme derdinin dibine düşmüş gençlerin boşa giden zamanları… Kısaca herkes sevilmek istiyor. En kolayını, en tatlısını istiyor. Ve öyle bir kara delik ki insanlar onu seveni dahi sevmeyi kendilerine reva görmüyorlar. İçindeki pislikten habersiz, kibrin çocukları! Sadece sevilmeyi iş biliyorlar! Her gerçek şeyin olabilecek en kesin ihtimal olduğundan yola çıkarak bunun bir sebebi olduğunu anlıyorum sanki… Yüreksiz içi boş insanlar. Sevgili olanları bir kenara bırakın evli çiftlerde bile bunun yarışı. Erkekler de karısının en güzel, en alımlı, en seksi şu bu falan filan olması telaşı, azına hiç tamah etmeme, hiç affetmemesi. Sanki herşeyin en güzeline layıkmış, kadınlar sanki onun parasına muhtaçmış, onu istememenin büyük bir aptallık olduğunun düşüncesi. Kadınlarda erkeklerin onlara ne kadar tapındığının kavgası. İlgi görmeyi isteme adı altında tapınılma açlığı, doymamazlığı, aç gözlülüğü. Bencillikle lanetlenmiş alçak insanlar. Ve büyük bir çürümüşlük. Kokuşmuş bir toplum karşımızda…

Ve inan kendimi buraya ait hissetmiyorum dostum. Kadınların erkekleri nefslerine göre şekillendirdiği, şeytanın uşaklığından başka yaptığı birşey olmayan o kadınların veya erkeğin karşısındaki için “Benim zevklerime göre giyineceksin, görüneceksin, yiyeceksin.” tavrı…

Soruyorum kendime. Neden ki? neden öyle olsun yani. Neden bir erkek birlikte olduğu kadına sanki onu yaşatan oymuş gibi, varlığı bir servet gibi davransın ki? O kadın o erkeğe ne sağlayabilir ki? (Fedakar, cefakar, karakter sahibi, erdemli kadın ve erkekleri istisna tutuyorum ki zaten oran olarak öyleler) Sonra insan neden buna mecbur bırakılır ki?

Birde dostlar beni bilen bilir. Az çok sevdim, sevildim. İkisini de tattım hayatımda… Aşık maşuğunun ağzından çıkan her lafa tavdır benim bildiğim. Ne benimle ilgilenmiyorsun nidaları, ne bana kıymet vermiyorsun yalanları, ne de sen beni haketmiyorsun düşüncesi vardır zihniyetlerinde. Severler birbirlerini… Sevişirler eski tabirle. hiç durup da sormazlar kim neyi ne kadar seviyor diye… Oğlan sevdiği kıza sen sadece şu kadar güzelsin demez… Saçlarını boyat demez mesela… Sonra kadın erkeğe benim için şunu yap, benim için şöyle ol demez aşkta. Sarhoşlukta gelmez bunlar hiç akla…

Ama işte gelmek istediğim yer o ya, sevmek mevzuu. Sevebilmek, buna cesaret edebilmek ve insan olmak neticesinde… Ne kadar bulunmaz bir şey artık bu. Ne kadar zor.

Tanıdığım bir kaç kişi haricinde gerçekten sevmeye kalbi yeten çok az kişi var… Siz! diğerleri. Siz sevme peşinde değilsiniz be canım. Hani sokakta gördüğün o çok cicili bicili kız – erkek varya, onunlar neler yapabilirimin hayallerindesiniz. Hani o seksi, hani o alımlı, o kapanıdığı halde bile harkulade dikkat çeken kız yok mu?. Hani karizmatik, cool, ZENGİN, popüler erkek işte o bana hayran olmalı, onu kendime kul etmeliyimin peşindesiniz…

1024px-Black_pearl_and_his_shell

Ey gördüğü güzele takılıp kalan kişi!Onun sûretini görüyor, mânâsından, yâni, ahlâkının güzel mi, çirkin mi olduğundan gâfil bulunuyorsun. Eğer akıllı bir adam isen sedefteki inciyi bul.

Mevlana.

Ne mi olmalı bence ? Nasıl mı olmalı? Bi kere böyle olmamalı dostlar 🙂 İnsan ne kadar sevdiğinin ne kadar sevildiğinin hesabında olmamalı mesela. Sonra mutlu olmalı. Sadece sevdiğinin mutlu oluşundan. İki insan bir araya sadece birbirlerini mutlu edebilmek içinde gelebilmeli mesela. Hesap olmamalı aşklarda. Karşıdakini herşeyiyle kullanmamalı. Para muhasebeleri olmamalı. Sonra seven sevdiğini hor görmemeli hiçbirşeyiyle… Onu kırmak sanki bir güzel çiçeği kırmak gibi olmalı… Öyle kibar öyle içten olmalı aşk… Sonra yüreklerde can bulmalı mesela… Ne pahalı bir hediyede ne de bir araba dolusu çiçekte… Bir bakışta yaşanmalı aşk… Bir gülücükte sevdiğinin dudaklarındaki…

Sevmek olmalı ilişkiler. Çıkar dengeleri değil… Nefsani birliktelikler değil… Nefsimi en çok bu tatmin eder, bana en çok bu emek eder zihniyetleri değil dostlar, bir gülücük olmalı aşk… Utangaç, dayanılmaz, bir saniye süren bir bakışta, bir ömür mutlu eden, aşkla parlayan iki gözde yaşanılabilmeli… Seven sevdiğine günlerce onu ne kadar sevdiğini anlatmamalı mesela… Bir sözünden anlamalı maşuk… Ve herşeyden önce ve öte İNANMALI sevenler artık birbirlerine… Telefonlar karıştırılmamalı. İnsanlar tasalanmamalı başkasına bakmasın diye. Aşk denilen cennette şeytanlık aranmamalı artık belkide…

Neyse gönlümü paylaştığım insanlar. Yine yazı biter oldu temennilere geldim…
Umarım herkes, onu aslında tam olarak öyle sevdiği, sevebildiği, daha fazlası için yıpratmadığı, yıpranmadığı insanları bulunca onları tüketip bitirmez de sevmenin sevilmenin tek bir gönülde can bulduğu o olguyu, sevişmeyi yaşar…

Toprakla aramızdaki mesafeyi unutmamak dileğiyle. Allaha emanet.

Yorum Bırak

Mail adresiniz yayınlanmayacaktır. Gerekli *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.